Herkese Merhaba… Herkese Merhaba… Herkese Merhaba…
Yazar Turan Oflazoğlu, “İktidar üçlemesi” başlığı altında yayımladığı ve tarihi dram özelliği taşıyan IV. Murat, Deli İbrahim ve Kösem Sultan’ı adını verdiği üç oyununda 1623-1651 yılları arasında Osmanlı Sarayı’nda yaşanan iktidar mücadelelerini anlatır…
İlk önce Deli İbrahim’i yazar Oflazoğlu, ardından IV. Murat, sonra da Kösem Sultan gelir…
Tarihi birer şahsiyet olan, dönemin havasına uygun olarak canlandırılan üç oyunun da yapısı, iktidar çatışması üzerinde şekillenir.
Neden mi bu tarihi bilgi sevgili okur… Lafı nereye getireceğimi mi merak ettiniz?
Tamam o vakit söyleyeyim…
Kösem Sultan, Kocaeli Şehir Tiyatroları’nda perde açtı.
Sezon açılışlarına oldum olası müthiş bir heyecanla giderim…
Özellikle de konu tarih olunca heyecanım iki kat artar…
Ciddi emek ürünü bir oyun sahnelendi…
Ancak bir şeyler eksikti… Tat alamadım…
Heyecanım kursağımda kaldı…
Sonra kendimi bir daha aynı oyunu izlemeye davet ettim...
Gittim yeniden izledim Kösem Sultan'ı...
Ancak yine beğenmedim...
Dekor sıradandı… Şaşırdım…
Çünkü iyi bir tiyatro izleyicisi olarak bilirim ki işinde uzman sayın Tayfun Cebi tarafından tasarlanmıştı… Peki ama neden göze hiç mi hiç hitap etmiyordu.
Kostüm tasarımı da idare ederdi. Osmanlı saltanatına yakışır biçimde değildi bence nedense… Ancak usta kostüm tasarımcısı Funda Cebi’nin bu kadar özensiz bir seçim yapmış olacağını kabul edemedim doğrusu …
Çünkü Deli İbrahim’de de kostüm ve dekor tasarımı aynı ikiliye aitti.
2008-2009 sezonunda Bursa Şehir Tiyatroları’nda izledim Deli İbrahim’i…
Ali Düşenkalkar’ın muhteşem yorumuyla adeta büyülendim… Her şey harikaydı…
İlginç… Çok ilginç… Sanki bu sene tiyatromuza sihirli bir el dokunmuş, onu yaparsın bunu yapamazsın demişti… Ve bu ciddi müdahalelerle sonuç böyle olmuştu… Hüsran…
Birbirinden değerli oyuncularımızın performanslarına diyecek yoktu ellerinden geleni yaptılar…
Ama doğrusunu isterseniz bir oyunun ilk gece heyecanını göremedim kimsenin gözlerinde…
Sadece işini yapıyordu herkes… Biri hariç…
Kösem Sultan’a hayat veren Zuhal Erkaya rolünü yaşıyordu…
Başarılarınız daim olsun sayın Zuhal Erkaya… İyiki varsınız…
Hazır Kösem Sultan’dan bahsetmişken, Kösem Sultan neden bu adı aldı diye merak ettim, araştırdım.
Sürüler önünde rehber olarak giden, bütün sürünün ona tabi olduğu, çobana alışkın dört yaşında koç, keçi, yahut koyun demekmiş Kösem.
Devletin en büyük gücü olduğu, herkesi ve her şeyi peşine takıp götürdüğü için Kösem Sultan olmuş.
Ancak, Kösem Sultan, zamanında mevkiler makamlar mezata çıkmış. Parasını veren istediği yere tayin olabilmekteymiş ve ekonomi berbatmış. Para düşmüş, altın fırlamış, hazine tamtakır olmuş ama bey-paşa konakları tavanlarına kadar altın doluymuş. Rüşvete karışmayana “deli” gözüyle bakılırmış, Anadolu’da isyanın biri bastırılmadan öbürü çıkarmış, halk akın akın İstanbul’a göçmekteymiş…
Diyeceğim o ki iyiki Kösem Sultan zamanında değil de, bugün de yaşıyoruz değil mi sevgili okur… İyiki… İyiki…
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana “Her Şeye Maydanoz”unuzun davulu az…
Gümbe de güm güm… Gümbe de güm güm… Güm…. Güm… Güm… Güm…
De dedikten sonra müsaadenizi istiyorum…
Yeniden görüşünceye kadar en çok beni özleyin…
En çok beni özleyin… En çok beni özleyin...
Hatta bir tek beni özleyin... Özleyin…
Kösem Sultan entrikalar yönünden hürrem sultanla yarışan bir osmanlı hatunudur. kendi çocuklarına , torunlarına bile acımamıştır. ıv. mehmet'in annesi turhan sultanın kendisine karşı giriştiği iktidar mücadelesi sonucu, topkapı sarayı'ndaki dairesinde öldürüldü...
YanıtlaSilkalemin hür,sesin gür olsun..(alıntı)tebrikler arkadaşım,anlatım dilindeki neşeye bayılıyorum..başarılar...
YanıtlaSilsen hep mücadele içindesin. Seni herzaman takdir ediyorum. maviş
YanıtlaSil