Herkese Merhaba... Herkese Merhaba… Herkese Merhaba…
2011 yapacağını yaptı ve gitti…
Şimdi de 2012’yle başbaşayız sevgili okur…
Hayat bize daha ne sürprizler hazırladı?
Bilemem ama, dilerim en az 2011 yılında gezdiğim kadar seyahat etme imkanı bulurum kendi adıma…
Bilemem ama, dilerim en az 2011 yılında gezdiğim kadar seyahat etme imkanı bulurum kendi adıma…
Şimdi sıra sizde, siz 2012'den ne istediğinizi biliyor musunuz?
İstemek dilediğini yaşamanın yarısıdır...
Biz isteyelim de görelim bakalım sonra mevlam neylerse güzel eyler..
İşte şimdi size bir tane daha yastık altı hikayesi geliyor...
Okuyun hayatınız değişsin...
"Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş.
Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.
Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş veee…
"Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş.
Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.
Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş veee…
Neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş.
Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
-On yılda, demiş kavak.
-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!
-Doğru, demiş kavak.
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.
Sormuş endişeyle kavağa:
-Neler oluyor bana ağaç?
-Ölüyorsun, demiş kavak.
-Niçin?
-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.
Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz.
Kolay kazanılan, kolay kaybedilir.
Her işte alın teri ve emek şarttır.”
-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
-On yılda, demiş kavak.
-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!
-Doğru, demiş kavak.
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.
Sormuş endişeyle kavağa:
-Neler oluyor bana ağaç?
-Ölüyorsun, demiş kavak.
-Niçin?
-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.
Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz.
Kolay kazanılan, kolay kaybedilir.
Her işte alın teri ve emek şarttır.”
Okudum ama hayatım değişmedi diyorsanız size bir önerim daha var.
Az önce ne dedik her işte alın teri ve emek şart ise, siz de emek verin.
Yazılarımın bir kopyasının çıktısını alın.
Gidip gelip okuyacağınız bir yere asın.
Azimle gidip gelip okuyun, okuyun...
Zaman içerisinde okuduklarınızın hayatınıza geçtiğini göreceksiniz...
Ben öyle yapıyorum... Sonra demedi demeyin sevgili okur.
Şimdi bana müsaade yeniden görüşünceye kadar en çok beni özleyin...
Şimdi bana müsaade yeniden görüşünceye kadar en çok beni özleyin...
En çok beni özleyin... En çok beni özleyin...
Hatta bir tek beni özleyin... Özleyin...
Bihter hanım çınarın yanında kavağında lafı olmaz ama kabağa göre de çok iyi bir ömür sayılır. Üstelik kabak pek sulamakta istemez. Bu arada bu memlekette de böğürtlen gibi sonradan görmeler türemeye başladı. Evrenin yalakarından şimdi piyasada olanı yok; Özalın yalakalarındanda hiçmi hiç kalmadı. Demirelinkilerin bazılarıda koltuk deynekleriyle ayakta duruyor. Kutlu bir davanın savunucuları ise hala dimdik ayakta ve her zamanda var olacaklardır. Saygı ve sevgilerimle. Özhan Karayamaç
YanıtlaSil