27 Ocak 2012 Cuma

Akıl uçtu kafesinden

Herkese Merhaba... Herkese Merhaba... Herkese Merhaba...
Bakın aklıma ne geldi... Nereden çıkageldi onu da hiç bilemem ama hoşuma giden bir yastıkaltı hikayesi daha var zihnimde sizinle paylaşacağım...
"İki komşu ülkenin hükümdarları, birbirleriyle savaşmaz ama, her fırsatta birbirlerini taciz ederlermiş.
Bu da, doğumgünleri ve bayramlarda birbirlerine ilginç hediyeler göndererek karşıdakine zeka gösterisi yapma şeklinde olurmuş.
Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırmış.
İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeliymiş.
Aralarında tek bir fark olacağını ama bu farkı sadece ve sadece ikisinin bileceğini söylemiş.
Günler ayları kovalamış, sonunda heykeller hazırlanmış ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderilmiş.
Heykellerle birlikte bir de mektup yollanmış.
Şöyle diyormuş heykelleri yaptıran hükümdar:
"Sevgili dostum, doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri, diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana da haber ver."
Hediyeyi alan hükümdar, bu jeste önce çok sevinmiş ama sonra da sinirlenmiş.
Komşu yine akıl almaz bir bilmeceyle onu köşeye sıkıştırmıştı.
Hemen heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel, gramı gramına eşitti.
Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler.
Günler ve aylar geçti. Her geçen günle birlikte hükümdarın sabrı taşıyordu ve maalesef bir türlü cevabı bulamıyordu. Bütün ülke seferber olmuş ama bir çözüm üretilememiş.
Sonunda, hükümdarın zindana attırdığı isyankar genç de bu durumu öğrenmiş.
Genç çözümün kendisinde olduğunu söyleyen bir haber uçurttu hükümdarına.
İyi, okumuş, akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı.
Başka çaresi kalmayan hükümdar bu gence de bir fırsat vermek istemiş. Aylar geçip de komşu hükümdara sevinçli haberi yollayamamak onu kahrediyormuş.
Genç önce heykelleri saatlerce incelemiş, sonra da çok ince bir tel getirilmesini istemiş. Teli birinci heykelciğin kulağından sokmuş, tel heykelin ağzından çıkmış. İkinci heykele de aynı işlemi yapmış. Tel bu kez de diğer kulaktan çıkmış. Üçüncü heykelde tel, kulaktan girmiş ama bir yerden dışarı çıkmamış. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyormuş.
Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı, büyük bir gururla yazmış:
"Kulağından gireni ağzından çıkaran insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır..."
Bu mesajdan sonra düşünme sırası tekrar diğer hükümdara geçmişti.
Hikayemiz böyle... Gördüğümüz üzere dersler çeşitli...
Tabiii anlayana sivri sinek saz... Anlamayana "Her Şeye Maydanoz"unuzun davulu az... Güm be de güm güm... Gümbe de güm güm... Güm... Güm... Güm...
Keşke günümüzde de sorunlar böyle zeka oyunlarıyla çözülse. Kimse ölmeden, zekayla kazanılan zaferler ve yenilgiler olsa sevgili okur...
Ne dersiniz?
Ama nerdeeee, görünen o ki akıl başka diyarlara uçmuş... Uçmuş da aklın nereye uçtuğunu bileniniz varsa tiz bana haber salsın...
Aklını ve gönlünü kullanabilen insan olabilmek bu kadar mı zor yaaa? 
Bu kadar mı zor? Sorarım size...
Siz söylediklerimi düşünedurun, hatta sadece düşünmeyin yazımın sonuna birzahmet yorum yapın...
Ben müsaadenizi istiyorum...
Yeniden görüşünceye kadar en çok beni özleyin... En çok beni özleyin... En çok beni özleyin...
Hatta bir tek beni özleyin... Özleyin...

1 yorum:

  1. Bazen Bakarız baktığımızda'da gördüğümüzü sanırız oysa hayat bize bir çok menkıbelerde ve yaşantımızda bazı olayları tecrübe olarak yaşatmasına rağmen ne hikmetse bildiğimizi okumaya ama yazılanları ve yazarlarımızı okumamaya devam etmişiz. Bakmışız ama görmemişiz. Bihter hanım. Bence bu yazınız tam ortama göre yazılmış bir yazım olmuş. Elinize yüreğinize ve kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil