Herkese Merhaba...
Herkese Merhaba...
Herkese Merhaba...
İşte size yepyeni bir yastıkaltı hikayesi daha...
İki keşiş bir gün manastıra giderlerken, üzerinde köprü olmayan sığ bir nehri geçmeleri gerekmiş.
Nehir kıyısına yaklaştıklarında, genç bir kadının orada durduğunu fark ederler.
Keşişleri gören kadın, korktuğu için karşıya geçemediğini söyler.
Keşişlerin ağırbaşlı olanı "sorun değil" diyerek kadını sırtına alır ve karşıya geçirir.
Karşı kıyıya vardıklarında kadın teşekkür eder ve yoluna devam eder.
Tutucu ve sinirli yapıda olan diğer keşiş üzgün ve öfkelidir.
"Bunu neden yaptın?", der.
"Kadınlara dokunmayı, sırtımıza almayı bırak onlarla konuşmamızın bile yasak olduğunu bilmiyor musun?"
Bir saatten fazla konuşur, sitem eder.
"Sen dinimizin yüz karasısın!" diyerek diğer keşişi aşağılar, başının etini yer.
Kadını taşıyan keşiş nazik ve sabırlıdır.
Huysuz keşiş susana kadar, ağzını açmaz.
Nihayet huysuz keşişin söyleyecek sözü kalmadığında,
"Kardeşim ben o kadını nehir kıyısında sırtımdan indireli bir saati geçti ama, görüyorum ki sen hala taşıyorsun!", der.
Siz yazdıklarımı düşünedurun sevgili okur ben müsaadenizi istiyorum.
Yeniden görüşünceye kadar en çok beni özleyin.
En çok beni özleyin. En çok beni özleyin.
Hatta bir tek beni özleyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder