Herkese merhaba. Herkese merhaba... Herkese merhaba...
Yüzyıllar öncesinden Diyojen, "Yeryüzünde öğretmenlikten daha şerefli meslek tanımıyorum" der.
Socrates ise, öğretmenin ve öğretmenliğin önemini, "Dünyada her şeye değer biçilebilir ama öğretmenin eserine değer biçilemez. Çünkü onun eseri hem her şeydir, hem de hiçbir şeydir." diyerek anlatır.
Gelelim bizim memleketimize der gibisiniz sevgili okur, tamam tamam geldik. Yakın geçmişimize bir pencere açalım ve bakalım eğitimde nasıl bir geçmişten nerelere gelmişiz hep birlikte analiz edelim.
Cumhuriyetimizin hedefi Kurtuluş Savaşı'mızın sürdüğü günlerde çoktan belirlenmiş. Çağdaş, demokratik bir toplum yaratmak.
Atatürk'üm Kurtuluş Savaşı'mızın en bunalımlı günlerinde 16 Temmuz 1921'de Ankara'da "Maarif Kongresi"sini toplar. Açılış konuşmasının odak noktası kesinlikle eski devrin boş inançlarından arındırılmış yepyeni bir kültüre doğru yol almanın kaçınılmazlığı olur. Tek çözümün eğitim olduğuna karar verilir. Ve kollar sıvanır.
Eğitim için uygun atmosfer ve koşullar yaratılır. Çünkü genç Cumhuriyetimizin kaybedecek bir saniyesi bile olmadığı kabul edilir.
Eğitim için uygun atmosfer ve koşullar yaratılır. Çünkü genç Cumhuriyetimizin kaybedecek bir saniyesi bile olmadığı kabul edilir.
Cumhuriyet Türkiye'sinin devraldığı mirasa baktığımızda karanlık bir tablo ile karşılaşırız. Geniş halk kitlelerine ulaştırılamamış bir eğitim ve bir türlü aşılamayan bir okuma-yazma sorunu. Halkın yüzde doksanı okuma ve yazma bilmediği gibi, eğitimde var olan ikilik ise, birbirine taban tabana zıt bireyler yetiştirerek, toplumdaki kültür çelişkisini daha da tırmandırıyordu.
3 Mart 1924'te "Öğretim Birliği Kanunu" kabul edilir ve öğretimdeki bu uygulamaya son verilir. Yüzyıllar boyunca ülkemizde kız çocukları için eğitim yok sayılmışken, Atatürk'üm Türk milletinin kadını ve erkeği ile bir bütün olduğunu dile getirir, Türk kadınını yüceltir ve bugün de yürürlükte olan "Milli Eğitim Kanunu"numuzun eğitimde kadın-erkek farkı gözetmeksizin devreye alınmasını sağlar.
Atatürkçü Milli Eğitim anlayışı yaygın, demokratik bir eğitimi yaşama geçirmeyi hedefler. Bu amaçla herkese okuma yazma öğretmek için bir seferberlik başlatılır.
1928 yılında Arap harfleri kaldırılır, yerine bugün kullanmakta olduğumuz Türk harflerinin kabulü gerçekleştirilir. Harf devrimi yeni bir alfabeye duyulan gereksinimin yanında eğitimi yaygınlaştırmak, okuma yazmayı kolaylaştırmak için de etkili bir araç olur.
Ardından "Millet Mektepleri" açılır ve çok kısa sürede çok sayıda yetişkin yurttaşa okuma yazma öğretilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'üm, "Millet Mektepleri'nde yazı tahtasının başına geçer ve dersler verir. Halkına önderlik eder.
Atatürk'üm bireyleri eğitimden geçmiş bir devletin değişen dünya koşulları, ilerleyen bilim ve teknoloji karşısında gerekli atılımları dinamik bir şekilde gerçekleştirebileceğine inanır ve milletini de buna inandırır. Çünkü Atatürk'üme göre Milli Eğitim Türk Milleti'ni daha güçlü, daha donanımlı yapma aracıdır.
Bakanlar Kurulu 11.11.1928 günü yaptığı toplantıda, Ata'ya Ulus Okullar Başöğretmenliği ünvanını verir. 24 Kasım ise, Atatürk'ümün Millet Mektepleri Başöğretmenliği'ni kabul ettiği gündür sevgili okur.
Öğrencileri, öğretmenleri, okulları çok seven Atatürk'üm yurt gezilerinde okullara uğrar. Sınıflara girer, sıralara oturur, dersleri dinler. Öğrencilere sorular sorar. Öğretmenlerle konuşur. Bunun yanı sıra her yerde öğretmenliğin üstün bir meslek olduğunu anlatır.
Çünkü, yeni Türkiye'nin yaratılmasında öğretmenlere büyük görevler düştüğüne ve çağdaş bir ulus olmamız için eğitimin yaygınlaştırılması gerektiğine inanan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'üm, söylediği sözlerle bunu her fırsatta da dile getirir. "Ulusları kurtaracak olan yalnız ve ancak öğretmenlerdir." Sözü Başöğretmen Atatürk'ün öğretmene verdiği önemi ve duyduğu saygıyı anlatan en güzel örneklerden biridir.
Hal böyle olunca da Atatürk'ün 100. doğum yıl dönümü 1981 yılında benim canım ülkemde, 24 Kasım'ın her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanması kararlaştırılır. O gün bugündür Öğretmenler Günü'nü kutluyoruz sevgili okur.
Ve bugün 24 Kasım 2012 Öğretmenler Günü. Geçmişimize bir pencere açıp, nereden nerelere nasıl bir inançla geldiğimizi anlatmak istedim. Bugüne nasıl güvenle bakmamız gerektiğini hatırlamak ve değerlerimize sahip çıkmak gerektiğinin bir kez daha altını çizmek istiyorum sevgili okur.
Bizleri hammadde olarak ele alan, üzerimizde titiz, dikkatli ve sabırla çalışmalar yaparak bizi şekillendiren, duygularımıza, ruhumuza, fikirlerimize ve hayata bakışımıza yön veren, bize iyiyi, doğruyu, güzeli, milli duyguları ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılığı öğreten öğretmenlerimiz. Sıhhatlerini, nefeslerini, enerjilerini, kısacası ömürlerini bizim için harcayan öğretmenlerimiz.
Başta emekli öğretmen olan canım annem olmak üzere, eğitim ve öğretimime katkı sunan ve bana emeği geçen mektepli mektepsiz tüm öğretmenlerimin Öğretmenler Günü'nü kutluyor, kendilerine en içten, saygı, sevgi ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Bugünde bana ayrılan sütunların sonuna geldik sevgili okur, bana müsaade. Yeniden görüşünceye kadar en çok beni özleyin. Gönlünüzce bir hafta sonu diliyorum.